1) barınacak bir yeri bulunmamak, oturacak yeri olmamak: ‘Dünya üzerinde yersiz yurtsuz kalmış iki arkadaş.’ –R. H. Karay. 2) bütün varlığını yitirip çok zor durumda olmak: ‘Vaktiyle bir mahalle halkını barındıran hanların, bir çarşı teşkil eden dükkânların sahibi şimdi yersiz, yurtsuz kalmıştır.’ –A. Ş. Hisar.