1) bir işi görev edinmek, deruhte etmek: ‘İşte o günden beri keman sesi, ses duymayan kızların kulaklarına sevdanın sesini duyurmak işini üzerine almıştır.’ –N. Hikmet. 2) bir davranışın kendisine karşı olduğunu sanarak tedirgin olmak, alınmak: ‘Söylediklerini hepimiz ayrı ayrı üzerimize almıştık, susuyor ve sıkılıyorduk.’ –Ö. Seyfettin. 3) eşinin üzerine bir başkasıyla evlenmek: ‘Fakat haydi beni boşadınız. Almanya’da sevdiğiniz bir başka kadını üzerime aldınız neyse.’ –Ö. Seyfettin.