1) birinin önünden yürümek: ‘Adam hemen geldi, önüne düştü, konuşmadan evine vardılar.’ –Y. Kemal. 2) birine kılavuzluk etmek: ‘Delikanlı Haydar ustanın önüne düştü, Hasip Bey’in evine geldiler.’ –Y. Kemal.
1) birinin önünden yürümek: ‘Adam hemen geldi, önüne düştü, konuşmadan evine vardılar.’ –Y. Kemal. 2) birine kılavuzluk etmek: ‘Delikanlı Haydar ustanın önüne düştü, Hasip Bey’in evine geldiler.’ –Y. Kemal.