1) ortaya çıkmak, görünmek: ‘İşte Galip, böyle bir muhitte herkesi şaşırtan büyük bir kabiliyetle meydana çıkıverdi.’ –A. H. Çelebi. 2) belli olmak: ‘Şafak serinliği içinde onun yükselmesini seyrederken ilk tahminimizde yanılmadığımız meydana çıktı.’ –H. S. Tanrıöver. 3) yetişmek, büyümek: ‘Altınyaprak Şirketi bizim son ekmek kapımızdı, bundan sonra iş bulabileceğim şüpheli, kardeşlerim daha meydana çıkmış sayılmaz.’ –R. N. Güntekin.