1) gelip çatmak: ‘Kış kapıya dayandı, daha kömür alamadık.’ –R. N. Güntekin. 2) bir şey elde etmek için bir yeri, bir kimseyi zorlamak, göz korkutmak: ‘Bereket versin ki padişahın cellatları kapıya dayanmadılar.’ –İ. O. Anar.
1) gelip çatmak: ‘Kış kapıya dayandı, daha kömür alamadık.’ –R. N. Güntekin. 2) bir şey elde etmek için bir yeri, bir kimseyi zorlamak, göz korkutmak: ‘Bereket versin ki padişahın cellatları kapıya dayanmadılar.’ –İ. O. Anar.