1) bir yeri ışıkla aydınlatmak: ‘Biraz evvel bize ışık tutan sakallı adam bu hareketime dikkat etmişti.’ –R. N. Güntekin. 2) düşüncesiyle kılavuzluk etmek, konuyu aydınlatıcı düşünceler söylemek, tutacağı yolu göstermek: ‘Gökalp, bu odada her gün yeni bir konuya ışık tutardı.’ –Y. Z. Ortaç.