1) işbaşında olmak: Kral otuz yıl hüküm sürdü. 2) yaygın olmak: Hüküm süren kanaat. 3) etki, hız vb. sürmek, devam etmek: ‘O yükseklerde fırtına, kar, tipi hüküm sürmekteydi.’ –N. Nâzım.
1) işbaşında olmak: Kral otuz yıl hüküm sürdü. 2) yaygın olmak: Hüküm süren kanaat. 3) etki, hız vb. sürmek, devam etmek: ‘O yükseklerde fırtına, kar, tipi hüküm sürmekteydi.’ –N. Nâzım.