1) tam dik durumda olmak: ‘Pencerenin önünde, sırtı odaya dönük olarak dimdik durdu.’ –T. Buğra. 2) mec. tutumunu değiştirmemek, yılmamak: ‘Onun nasıl hiç sarsılmadan dimdik durduğunu gördüm.’ –Y. Z. Ortaç.
1) tam dik durumda olmak: ‘Pencerenin önünde, sırtı odaya dönük olarak dimdik durdu.’ –T. Buğra. 2) mec. tutumunu değiştirmemek, yılmamak: ‘Onun nasıl hiç sarsılmadan dimdik durduğunu gördüm.’ –Y. Z. Ortaç.