1) bir şey, olmak üzere bulunmak: ‘Duvarları sıvasız, kepenkleri boyanmadan bırakıldığı için çürümeye yüz tutmuş evde Hatice nine oturuyordu.’ –N. Cumalı. 2) giderek biçim ve renk değiştirmek: ‘Hepimiz gölgelenmeye yüz tutan ateşe gözlerimizi dikmiştik.’ –S. F. Abasıyanık.