1) alt yüzünü üst yüzüne getirmek; 2) çok karışık duruma getirmek, düzenini bozmak: ‘Ama tutkunluklarımız yapraklara benzer, en hafif bir rüzgâr altüst edebilir onları.’ –C. Meriç. 3) yıkmak, harap etmek: Deprem köyü altüst etti. 4) huzursuz etmek, rahatsızlık vermek: ‘Kalbini altüst eden yeni durumu orada öğrendi.’ –H. E. Adıvar.