çarşı iti ev beklemez
başıboş gezmeye alışanlar, disiplinli iş yapmaya gelemezler.
çatal kazık yere batmaz (geçmez, çakılmaz)
birden çok kimsenin söz sahibi olduğu iş yürümez.
çay kuşu, çay taşı ile vurulur
her iş, ancak ve ancak o iş için gerekli araçla yapılabilir.
cefayı çekmeyen sefanın kadrini bilmez
sıkıntı çekmemiş olanlar, eriştikleri rahatlığın ve mutluluğun değerini bilemezler.
çekişilmeyince pekişilmez
düşünceler karşılıklı tartışılmadan sağlam bir anlaşma ve uzlaşma ortaya çıkmaz.
cemaat ne kadar çok olsa imam gene bildiğini okur
bir yetkili kimse, çevresindekilerin düşüncesi ne olursa olsun kendi istediğini yapmaya çalışır.
çengi ölüsü çalgı (daire, tef) ile kalkar
zevk ve sefa içinde ömür sürmüş bir kimse, en sıkıntılı günlerinde bile bu alışkanlığını bırakamaz.
çerçi başındakini satar
satıcı elinde neyi varsa satar.
çerçi kızı boncuğa âşık(tır)
1) bir insan hangi işle uğraşıyorsa yakınındakiler de o işi çok sever; 2) ticaretle uğraşanlar, sattıkları şeylerden evdekilerini yoksun bırakarak onların bu eşyanın özlemini çekmelerine neden olurlar.
çeşmeye gitse çeşme kuruyacak
çok talihsiz kimseler için söylenen bir söz.
ceviz gölgesi yavuz gölgesi, söğüt gölgesi yiğit gölgesi
ağaçların gölgeleri bile doğal özelliklerini yansıtır, koz, yani ceviz ağacının altında insan, herkesin peşinde koştuğu bir kızın yanındaymışçasına mutluluk duyar; söğüdün gölgesi, boylu boslu bir yiğidin güvenini kazanır; dut ise altına meyvelerini döktüğü için gölgesi çıkarcıların üşüştüğü bir yerdir.
çift edersen bağlanırsın, bağ edersen eğlenirsin
bakımını iyi yaparsan bağın iyi olur, bağla uğraşmak bir eğlencedir.
çift ile koyun, gerisi oyun
en zor çiftçilik, tarla sürülerek ve koyun beslenerek yapılan çiftçiliktir, diğer işler eğlence gibidir.
çiftçinin karnını yarmışlar, kırk tane ‘gelecek yıl’ çıkmış
çiftçinin ürünü her yıl bir afete uğrar, o da hep gelecek yıla umut bağlar.
çiftçiye yağmur, yolcuya kurak; cümlenin muradını verecek Hak
kullar Tanrıdan kendilerine gerekli olan şeyleri dilerler, bu dilekleri kabul edecek olan Tanrıdır.
çifte gelmeyen öküz olsun, işe gitmeyen oğlun
herhangi bir biçimde yararlanılabilecek bir malın olması iyidir, çifte gelmeyen öküzü satabilir, iş yapmaktan kaçınan oğlunu eğitebilirsin.
çiğ yemedim ki karnım ağrısın
suç işlemedim ki korkayım.
çiğnemeden yutulmaz
en kolay bir iş dahi emek gerektirir.
cin tutana bir muska yeter
çok kızmış birisini yatıştırmak için akıllı bir kimsenin sözlü veya yazılı öğüdü etkili olur.
cins cinse çeker
her insan veya yaratık az çok soyuna benzer.
cins horoz yumurtada öter
çocuğun soyluluğu ve değeri daha bebekken her hâlinden anlaşılır.
cins kedi ölüsünü göstermez
soylu kişi, acınacak kötü durumunu kimseye göstermez ve söylemez.
civcivde gözün, et yemeye yüzün olsun
kişi, karşılık beklediği işten istediğini alabilmek için gereken harcamaları yapmalıdır.
çivi çiviyi söker
güçlü bir şey, kendisi güçlü olan başka bir şeyle veya durumla etkisiz bırakılır.
çivi çıkar ama yeri kalır
gönül yarası kapansa da unutulmaz.
çıkmadık canda umut var
elden gitti sandığımız bir şeyle ilgimiz büsbütün kesilmemişse gereken çabayı harcayarak onun elimizde kalmasını sağlayabileceğimizi umabiliriz.
çıkmadık candan umut kesilmez
elden gitti sandığımız bir şeyle ilgimiz büsbütün kesilmemişse gereken çabayı harcayarak onun elimizde kalmasını sağlayabileceğimizi umabiliriz.
çıngıraklı deve kaybolmaz
nerede olsa varlığını gösteren kimse unutulmaz.
çıra dibi karanlık olur
bir kimse, başkalarına bol bol yaptığı yardımı kendi yakınlarına yapmaz.
çoban aldı bağa gitti, kurt aldı dağa gitti
malını, varlığını başkaları kullandı, kendisine bir şey kalmadı.
çoban armağanı çam sakızı
verilen bir armağanın sunulduğu kimseye değerine uygun olmadığını ve verenin gücünün ancak buna yettiğini özür yollu anlatmak için söylenen bir söz.
çobana verme kızı, ya koyun güttürür ya kuzu
nazik bir işi, o işin inceliğini anlamayan bir kimseye yaptırma.
çobanın gönlü olursa (olunca) tekeden yağ (süt, köremez) çıkarır
kişi istediğinde olmayacak gibi görünen işlere çözüm yolu bulur.
çobanın yağı çok olursa çarığına sürer
varlıklı ama akılsız ve hesapsız kişi malını gereksiz yerlere harcar, telef eder.
çobansız koyunu kurt kapar
yöneticisi, koruyucusu olmayan kişiyi ve topluluğu düşman ezer.
çocuğa iş buyuran, ardınca kendi gider
çocuk kendisine ısmarlanan işi yapamayacağından işi buyuran kimsenin onun arkasından gitmesi gerekir.
çocuğa iş, ardına sen düş
çocuk kendisine ısmarlanan işi yapamayacağından işi buyuran kimsenin onun arkasından gitmesi gerekir.
çocuğu işe sal, ardınca sen var
çocuk kendisine ısmarlanan işi yapamayacağından işi buyuran kimsenin onun arkasından gitmesi gerekir.
çocuğun bulunduğu yerde dedikodu olmaz
küçük çocuğun bulunduğu yerde herkes çocukla uğraşmaktan dedikodu yapmaya fırsat bulamaz.
çocuğun yediği helal, giydiği haram
çocuğun iyi beslenmesi için ne kadar para harcansa yerindedir ancak hor kullanacağı ve kısa zamanda da küçüleceği için pahalı giysiler giydirilmesi doğru değildir.
çocuk düşe kalka büyür
çocuk yürümeye başladığı sırada sık sık düşer, anne baba bu duruma üzülmemelidir.
çocuk seversen beşikte, koca seversen döşekte
çocuğu kucağına almadan, beşikte yatarken sev; kocana karşı olan sevgini de başkalarının yanında değil, döşekte göster.
çocuktan al haberi
bir aile sorunu veya ailece gizli tutulan bir şey, çocukların rastgele söyledikleri bir sözle açığa çıktığında söylenen bir söz.
çoğu gitti, azı kaldı
yapılmakta olan işin en önemli, en güç bölümü bitti, az ve önemsiz bölümü kaldı.
çoğu zarar, azı karar
hiçbir zaman aşırıya kaçılmamalıdır.
çok bilen (söyleyen) çok yanılır
çok bildiği için kendine güvenen kişi, bilmediği şeylere de karışır ve bunlarda yanılır.
çok el ya yağmaya ya yolmaya
çok kimsenin katılmasıyla yağma ve yolmadan başka bir iş başarılamaz.
çok gezen çok bilir
çok gezen, çok yer gören çok şey öğrenir; çok yaşayan, çok okuyan onun bildiklerini bilemez.
çok gezen tavuk ayağında pislik getirir
gezip dolaştığı yerlerde kötü şeyler de bulunan kimse, kötü alışkanlıklar ve zararlı bilgiler elde ederek yerine döner.
çok havlayan köpek ısırmaz
karşısındakini bağırıp çağırmakla korkutmaya çalışan kimse eylemli bir saldırıda bulunmaz.
çok koşan çabuk (çok, tez) yorulur
sürekli çalışabilmek ve sonuç elde edebilmek için harcanan çabanın yormayacak ölçüde olması gerekir.
çok naz âşık usandırır
başka şeylerde olduğu gibi nazlanmada da aşırı gidilmemelidir.
çok söyleme arsız edersin, aç bırakma hırsız edersin
yönetimi altında bulunan kimselere sık sık müdahale edenler bekledikleri verimi alamadıkları gibi onları da arsız ederler; yiyecek ve para bakımından da sıkıntıya düşürenler onları hırsızlığa itmiş olurlar.
çok söz (laf) yalansız, çok para (mal) haramsız olmaz
bol kazancın içinde yasa dışı elde edilmiş para bulunduğu gibi çok konuşanın sözleri arasında da mutlaka yalan bulunur.
çok yaşayan (okuyan) bilmez, çok gezen bilir
çok gezen, çok yer gören çok şey öğrenir; çok yaşayan, çok okuyan onun bildiklerini bilemez.
cömert derler maldan ederler, yiğit derler candan ederler
başkalarının pohpohlamalarına kananlar mallarından ve canlarından olurlar.
cömertle nekesin harcı birdir
1) cömertin de cimrinin de sarıldığı kefen aynıdır; 2) cimri, ucuz diye her şeyin kötüsünü alır, bunlar işe yaramadıklarından veya çarçabuk bozulduklarından yenilerini almak zorunda kalır ve birkaç kez para harcar; cömert ise bir kez çok para verip her şeyin iyisini alır. Sonuç olarak cimri de, cömert de aynı parayı harcamış olur.
çömlekçi suyu saksıdan içer
kişi, geçimini sanatı ile sağlar.
çöreğin büyüğü, hamurun (unun) çoğundan olur
verimin bol olması, kullanılan malzemenin bol olmasına bağlıdır.
çul içinde arslan yatar
bir kimsenin değeri, kılık kıyafeti ile değil kişiliğindeki cevherle ölçülür.
cumhura muhalefet kuvveihatadandır
olağan sayılmayacak kadar kısa bir zamanda olan bir gelişmenin sürekli olamayacağını anlatan bir söz.
çürük tahta çivi (mıh) tutmaz
aslında yaramaz olan veya sonradan o duruma getirilen şeyi, ne kadar uğraşsanız da işe yarar duruma getiremezsiniz.
çuvaldız yurdusu (gözü) kadar yerden deve denli soğuk girer
1) soğuk küçücük bir delikten bile girebilir ve rahatsızlık verebilir; 2) bazı küçük olaylar büyük olaylara yol açabilir.
dağ ardında olsun da, yer altında olmasın
yaşasın da uzakta olsun.
dağ başına harman yapma, savurursun yel için; sel önüne değirmen yapma, öğütürsün sel için
yapacağın iyi bir işi, sonunu hesaplamadan yapma.
dağ başına kış gelir, insanın başına iş gelir
dağ başında kışın fırtına eksik olmadığı gibi kişinin yaşamında da yıpratıcı olaylar eksik olmaz.
dağ başından duman eksik olmaz
büyük adamların, büyük iş yapanların her zaman üzüntüleri, sıkıntıları vardır.
dağ dağ üstüne olur, ev ev üstüne olmaz
aynı evde oturan iki aile arasında er geç birtakım anlaşmazlıklar çıkar.
dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur
ne kadar uzak düşmüş olurlarsa olsunlar, insanlar günün birinde birbirleriyle karşılaşabilirler.
dağ doğura doğura bir fare doğurmuş
büyük şeyler beklenen bir işten önemsiz bir sonuç alındığında söylenen bir söz.
dağ ne kadar yüce olsa yol üstünden aşar
yenilmesi imkânsız gibi görünen zorlukların da üstesinden gelinir.
dağ yürümezse abdal yürür
büyüklük taslayan birinde bitecek bir işimiz varsa biz onun ayağına gidip işimizi görmeliyiz.
dağ, ovanın süt anasıdır
ticareti besleyen, üretim kaynaklarıdır.
dağda bağın var, yüreğinde dağın var
malı, mülkü veya evladı olanlar kaygı ve tasadan uzak olamazlar.
dağda gez belde gez, insafı elden bırakma
eşkıya dahi olsan insafı elden bırakma.
daha iyisi can sağlığı
bulunabileceklerin en iyisi oldu.
dalmasını bilmeyen ördek, kıçından dalar
ne yaptığını bilmeyen kişi işi tersinden yürütmeye kalkar.
dam dolusu tükenmiş, damlayan tükenmemiş
az da olsa sürekli gelir, ne denli çok da olsa, giderek tükenen hazırı yemekten daha iyidir.
dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı
yersiz ve saçma sözler karşısında söylenen bir söz.
dam yandı, içindeki sıçan da (birlikte) yandı
bu, büyük bir kayıp ancak eskiden yol açtığı rahatsızlık da sona erdi.
damdan düşen damdan düşenin hâlinden (hâlini) bilir
iyi bir durumdayken kötü duruma düşen kimse, başına aynı durum gelen kimsenin derdini iyi anlar.
damlaya damlaya göl olur
azar azar olagelen şeyler birikerek önemli bir niceliğe ulaşacağı için küçümsenmemelidir.
danışan dağı aşmış, danışmayan düz yolda şaşmış
bilmediği şeyi bir bilene soran, en zor işlerin bile üstesinden gelir; sormayan ise güçlükler içinde yuvarlanır gider.
danışan dağı aşmış, danışmayanın yolu şaşmış
bilmediği şeyi bir bilene soran, en zor işlerin bile üstesinden gelir; sormayan ise güçlükler içinde yuvarlanır gider.
darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz
kötü gereçle iyi iş görülemez.
davacın kadı olursa yardımcın Allah olsun
seni yargılayacak kişi, senden davacı olan kişi ise elbette kendisini haklı çıkaracak ve sana ağır ceza verecektir.
davacısı kadı olanın yardımcısı Allah olsun
seni yargılayacak kişi, senden davacı olan kişi ise elbette kendisini haklı çıkaracak ve sana ağır ceza verecektir.
davetsiz gelen döşeksiz oturur
çağrılmadan bir yere giden kimse iyi bir ağırlanma beklememelidir.
davetsiz yere kedilerle köpekler gider
bir yere çağrılmadan gitmek, kişiyi aşağılatan bir davranıştır.
davul birinin boynunda, tokmak bir başkasının elinde
sorumluluk birinde olmasına karşın bir başkasının sözü geçiyor.
davul dengi dengine diye çalar
evlenecek kimselerin birbirlerine denk olması gerekir.
davulu biz çaldık, parsayı başkası topladı
biz çalıştık, uğraştık, başkası yararlandı.
davulun sesi uzaktan hoş gelir
işin içinde olmayanlar o işi kolay veya kârlı sanırlar.
dayak cennetten çıkmıştır
dayağın yola getirici bir etkisi vardır.
dazlayan daza düşer, kel başlı kıza düşer
evleneceği kişiyi seçmekte çok titizlik gösteren kimse, çoğu kez istemediği, beğenmediği bir kişiye düşer.
dede (dedesi) koruk yer, torununun dişi kamaşır
eskilerin yaptığı yanlış işlerden daha sonrakiler de zarar görür.
değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan
karı koca gibi, iş ortağı gibi birlikte yaşayacak, birlikte iş görecek kimseler arasında karşılıklı sevgi bulunmalıdır.
değirmen taşının altından diri çıkar
en ağır şartlarda bütün güçlükleri yener.
değirmenden gelenden poğaça umarlar
başka bir yerden gelen kimseden, geldiği yerle ilgili, küçük de olsa bir armağan beklenir.
değirmene gelen nöbet bekler
bir şeyden birçok kimse yararlanacaksa herkes geliş sırasıyla işini görmek üzere beklemelidir.
