av vuranın değil, alanın
bir şeyden, sahibi değil de başkası yararlanıyorsa asıl sahip yararlanan kişidir.
ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz
kuşlar avlanmaktan kurtulamazlar, insanlar da hatıra, hayale gelmeyen çeşit çeşit felaketle karşılaşabilirler.
ava giden avlanır
çıkarını başkalarına zarar vermekte arayan kimse, o zarara kendisi uğrar.
avcı ne kadar hile (al) bilse ayı o kadar yol bilir
bir kişi başkasını alt etmek için çeşit çeşit ustalık kullanır ama karşısındaki de yenilmemek için türlü önlemler alır.
avradı eri saklar, peyniri deri
her şey, durumuna uygun yöntemlerle saklanır.
avrat (kadın) malı, kapı mandalı
bir erkek, karısının malından yararlanmayı düşünmemelidir.
avrat tuz dedi mi ciğeri cız der
karısı herhangi bir şey isteyince ihtiyaçları karşılayamayan kocanın içi sıkıntıyla dolar.
avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar
öyle kadınlar vardır ki bir aileye düzen verir, mutluluk getirir; öyle kadınlar da vardır ki ailenin düzenini, mutluluğunu bozarlar.
avrat var, arpa unundan aş yapar; avrat var, buğday unundan keş yapar
iş bilen kadın, elverişsiz gereçle güzel şeyler meydana getirir, iş bilmeyen kadın ise en iyi gereci kullansa bile bir şey yapamaz.
ay (gün) var yılı besler, yıl var ayı (günü) beslemez
öyle zaman olur ki bir aylık kazanç insanı bir yıl geçindirir, öyle zaman da olur ki bir yıllık kazanç bir ay geçindirmeye yetmez.
ay ayakta çoban yatakta, ay yatakta çoban ayakta
1) çobanların akşam erken yatması, sabahleyin erken kalkması gerekir; 2) genel düzene yardımcı olan araçlar varsa yönetici rahat eder yoksa çok uyanık olması gerekir.
ay aydın, hesap belli
anlaşılmayacak bir şey yok, hesap ortada, açık.
ay görmüşün yıldıza minneti (itibarı) yoktur
bir şeyin çok üstününü, çok güzelini görmüş olan kimse, ondan daha az değerde olanını beğenmez.
ay ışığında ceviz silkilmez
yeterli olmayan koşullarda yapılan işlerden, beklenilen verim alınamaz.
ayağa değmedik taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz
insan, yaşamı boyunca çeşitli engellerle ve güçlüklerle karşılaşır.
ayağı yürüten baştır
halkın düzen içinde çalışmasını baştakiler sağlar.
ayağında donu yok, fesleğen ister (takar) başına
yoksulluğuna bakmayarak süs ve gösteriş yapmak ister.
ayağını sıcak tut, başını serin; gönlünü ferah tut, düşünme derin
hastalıktan korunmak istiyorsak ayağımızı sıcak, başımızı serin tutmalı, olur olmaz şeyleri sıkıntı konusu yapmamalı, geniş yürekli olmalıyız.
ayağını yorganına göre uzat
giderini mutlaka gelirine uydurmalısın.
ayağının bastığı yerde ot bitmez
uğradığı yere bereketsizlik, uğursuzluk getirir.
ayak almadık taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz
insan, yaşamı boyunca çeşitli engellerle ve güçlüklerle karşılaşır.
ayaz paşa kol geziyor
dışarıda çok soğuk var.
ayı gördüm, yıldıza itibarım (minnetim) yok
bir şeyin en iyisine alıştıktan sonra ondan aşağı olanlar beni ilgilendirmez.
ayı görmeden bayram etme
bir iş gerçekleşmeden ona oldu gözüyle bakılıp sevinilmemelidir.
ayı sevdiği yavrusunu hırpalar
hırpalamak her zaman kötülük yapmak için olmaz, sevgiden kaynaklanan hırpalamalar da vardır.
ayının kırk türküsü var, kırkı da ahlat üstüne
bir kimsenin hep aynı şeyi veya hikâyeyi anlatması karşısında söylenen bir söz.
ayıpsız yâr arayan (dost isteyen), yârsız (dostsuz) kalır
kusursuz eş veya iş olmayacağı için böyle özellikte insan arayan eşsiz veya işsiz kalır.
ayıyı (maymunu) fırına (ateşe) atmışlar, yavrusunu ayağının altına almış
duygusuz insanlar, kendilerini kurtarmak için gerekiyorsa çocuklarını bile tehlikeye atmaktan çekinmezler.
ayyar tilki art ayağından tutulur
işini hile ile yürüten kimse sonunda yakayı ele verir.
az ateş çok odunu yakar
az sayıda kötü insan, çok sayıda iyi insanın başını belaya sokabilir.
az el aş kotarır, çok el iş kotarır
yemek az kişiyle onun dışında kalan işler ise çok kişiyle daha çabuk yapılır.
az eli aşta gör, çok eli işte gör
yemek az kişiyle onun dışında kalan işler ise çok kişiyle daha çabuk yapılır.
az kaz, uz kaz, boyunca kaz
sana yapılmasını istemediğin bir kötülüğün daha ağırını başkasına yapma.
az olsun, uz (öz) olsun
yaptığınız iş, edindiğiniz şey az olabilir ancak temiz ve iyi olmalıdır.
az söyle çok dinle
kişinin gereksiz konuşmaktansa az konuşması ve konuşulanları dinlemesi daha iyidir.
az tamah çok ziyan getirir
hırslı ve pinti insan her zaman zararlı çıkar.
az veren candan, çok veren maldan
varlıklı olmayan kimsenin yardım veya armağan olarak az şey vermesi büyük fedakârlıktır, varlıklı kimsenin vereceği armağan ve yardımlar fedakârlık sayılmaz.
az yiyen az uyur, çok yiyen güç uyur
kişi iyi uyuyabilmek için pek az da yememeli, pek çok da.
aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz
büyük şeyleri elde edebilmek için önce küçük şeylerle yetinmek gerekir.
aza sormuşlar: ‘nereye?’, ‘çoğun yanına’ demiş
küçük kazançların bile hep varlıklı kimselere düştüğü inancını belirten bir söz.
azan kurda kızan köpek
belalı kişinin hakkından kötü kişi gelir.
azı bilmeyen çoğu hiç bilmez
küçük de olsa bir iyiliğin değerini bilmeyen, daha büyük iyiliklere layık değildir.
azıcık aşım, ağrısız (kaygısız) başım
derdim olmasın da başka bir şey istemem.
azıksız yola çıkanın gözü el torbasında kalır
ileride gereksinim duyacağı şeyleri zamanında hazırlamayan kişi, hazırlık yapan diğer insanlardan yardım bekler.
azmış kudurmuştan beterdir
coşkun ve heyecana kapılmış kimseyi zapt etmek zordur.
Azrail gelince oğul, uşak sormaz
Azrail büyük küçük demez, eceli gelenin canını alır.
baba (evlat, oğul) ekmeği zindan ekmeği, koca (er) ekmeği meydan ekmeği
bir kadın için babasının veya çocuğunun evinde barınıp onların eline bakmak çok kötü bir durumdur; onun gönül ferahlığı ile yaşayacağı yer, kocasının evi, serbestçe harcayacağı para kocasının parasıdır.
baba himmet, oğul hizmet
büyüklerin, kendilerine el uzatıp yardım etmelerini istemeye hak kazanabilmek için küçüklerin görevlerini iyi yapmaları gerekir.
baba kırk oğul beslemiş, kırk oğul bir babayı beslememiş
baba kaç çocuğu olursa olsun, hiçbir ayrım yapmadan hepsine bakar, onları büyütür; çocukları ise yoksul ve yaşlı durumdaki babalarının bakımını ‘sen bak, o baksın’ gibi gerekçelerle bir türlü sağlayamazlar.
baba koruk (erik) yer, oğlunun dişi kamaşır
babanın yaptığı kötü işin sıkıntısını çocuğu çeker.
baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana
kendini bilen, yaşama sorumluluğu duyan akıllı evladın gerçek malı, kendisinin kazandığı maldır.
baba oğluna bir bağ bağışlamış; oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş
babalar çocukları için büyük fedakârlıklara katlanırlar ancak çocuklar babaları için fedakârlıkta bulunmazlar.
baba vergisi görümlük, koca vergisi doyumluk
bir babanın kızı için harcadığı para, hazırladığı çeyiz göstermelik olmaktan ileri gidemez, kızın yaşam boyu süren giderlerini kocası üzerine almıştır.
babamın adı Hıdır, elimden gelen budur
gücüm ancak bu kadarını yapmaya yeter.
babanın sanatı oğla mirastır
bir evlat babasının sanatını onun ölümünden sonra sürdürür.
babasından mal kalan, merteği içinden bitmiş sanır
miras yoluyla mal edinen kimse, onun için ne denli çabalar gösterilip sıkıntı çekildiğini bilemez.
babayla oğlanın pabucu bir olunca evde kavga eksik olmaz
ortaklaşa kullanılan bir mal, kimi zaman baba ile oğlu arasında bile kavgaya neden olur.
baca eğri de olsa dumanı doğru çıkar
yaradılıştan iyi ve doğru olan kimse, ne denli elverişsiz ortam içinde bulunursa bulunsun niteliğini yitirmez.
bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var
yaşı küçük ancak herkesten farklı alışkanlıklar, huylar edinmiş.
bağ babadan, zeytin dededen kalmalı
bağ, bir kuşak geçecek kadar yaşlandıktan sonra bol ürün verir, zeytinin bol ürün verebilmesi için en azından iki kuşaklık bir zaman geçmelidir.
bağ bayırda, tarla çayırda
her şey kendisi için en elverişli ortamda gelişir, verimli duruma gelir.
bağa bak, üzüm olsun, yemeye yüzün olsun
kişi, karşılık beklediği işten istediğini alabilmek için gereken harcamaları yapmalıdır.
bağı ağlayanın yüzü güler
bir işe gereken özen gösterildiğinde olumlu sonuçlar alınır.
bağın taşlısı, karının saçlısı
kadının saçlı olanı ile tarlanın taşlı olanı makbuldür.
bahşiş (beleş) atın dişine (yaşına) bakılmaz
para verilmeden sağlanan bir şeyin ufak tefek kusurları hoş görülmelidir.
baht (akıl) olmayınca başta, ne kuruda biter ne yaşta
kişi talihsiz olursa giriştiği hiçbir işten olumlu sonuç alamaz.
bahtsızın bağına yağmur, ya taş yağar ya dolu
talihsizin işleri ters gider, bağına yağmur yerine taş veya dolu yağar.
bakan göze bağ (yasak) olmaz
herkesin gözü önündeki şeye bakılması önlenemez.
bakan yemez, kapan yer
bir şey yalnızca bakmakla elde edilemez, onu ele geçirmek için davranmak gerekir.
bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ (olur)
bakılıp onarılan şeylerden yararlanılır, bakımsız bırakılanlardan bir yarar elde edilemez.
bakmakla usta olunsa (öğrense), köpekler (kediler) kasap olurdu (kasaplığı öğrenirdi)
yapılmadan yalnızca nasıl yapıldığı görülerek hiçbir şey öğrenilemez.
baktın kar havası, eve gel kör olası
tehlikeli bir durum belirmeye başlayınca ondan uzaklaşmanın çaresine bakılmalıdır.
bal bal demekle ağız tatlanmaz
sözde kalan dilek ve tasarıların iş bitirmede hiçbir etkisi olmaz.
bal ile kaymak yenir ama her keseye göre değil
güzel yemeyi, güzel giymeyi, güzel eşya kullanmayı herkes ister ama bunları ancak parası bol olanlar yapabilir.
bal olan yerde sinek de olur (bulunur)
güzel şeylerin çevresinde, ondan yararlanmak isteyen asalaklar dolaşır.
bal tutan parmağını yalar
imkânları geniş bir işin başında bulunan kimse bunlardan az da olsa yararlanır.
balcı kızı daha tatlı
güzel mal satan kimselerden alınan şeyler daha çok hoşa gider.
balcının var bal tası, oduncunun var baltası
her işin kendine özgü aracı vardır.
balı dibinden, yağı yüzünden
değerleri derinleştikçe artan veya değerleri yüzeyde kalan insanlar vardır.
balı olan bal yemez mi?
bir kimsenin elinde başkasına verilecek veya satılacak bir şey bulunması, ondan kendisinin de yararlanmasına engel değildir.
balı parmağı uzun yemez, kısmetlisi yer
güzel bir şey, onu isteyen ve elde edecek gibi görünenin değil kısmeti olanın eline geçer.
balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir
insan, tedbirsizliği yüzünden bir felakete uğradıktan ve iş işten geçtikten sonra neden şöyle yapmadım, neden böyle yapmadım diye üzülür.
balık baştan avlanır
bir şeyi ele geçirebilmek için onu yönetenleri elde etmek gerekir.
balık baştan kokar
bir işte aksaklık başta olanlardan kaynaklanır.
balık demiş ki ‘etimi yiyen doymasın, avımı yapan gülmesin (onmasın)’
balık çok lezzetlidir etine doyum olmaz ama balık avcıları hep geçim darlığı içindedir.
balın âlâsı (tazesi) oğlun tazesinden
ana baba için en tatlı şey, çocuklarıdır.
balta değmedik ağaç olmaz
zarar görmeyen, başına felaket gelmeyen kimse yoktur.
bana dokunmayan (beni sokmayan) yılan bin yaşasın
birçok kimse, kendilerine kötülüğü dokunmayan kişiye ilişmek istemez.
barutla ateş bir yerde durmaz
kızla erkeğin baş başa yalnız kalmaları kötü sonuçlar doğurabilir.
baş ağır gerek, kulak sağır
kişi ağırbaşlı olmalı ve dedikoduları dinlememelidir.
baş başa bağlı, baş da şeriata (yasaya, padişaha)
biz yöneticinin buyruğu altındayız ama yönetici de toplum için konulmuş olan kanunlar ne diyorsa onu uygular, onun dışına çıkamaz.
baş dille tartılır
kişinin aklı, söylediği sözlerle ölçülür.
baş kes yaş kesme
ağaç kesmek, insan öldürmek kadar büyük bir suçtur.
baş kırılır (yarılır) fes (börk) içinde, kol kırılır yen (kürk) içinde
aile içindeki, arkadaşlar arasındaki uyuşmazlıklar yabancılara duyurulmamalıdır.
baş nereye giderse ayak da oraya gider
küçükler büyüklerin izinde gider, her işte onları örnek tutarlar.
baş ol da eşek başı (soğan başı) ol
en önemsiz işlerde bile baş olmak, buyruk altında bulunmaktan iyidir.
baş ol da istersen soğan başı ol
küçük bir işte de olsa başta olmak önemlidir.
baş olan boş olmaz
1) bir yerde baş olan kimse taşıdığı değer dolayısıyla o yere gelmiştir; 2) işbaşındaki kişinin işi daima çoktur.
baş sağlığı, dünya varlığı
en büyük zenginlik, beden sağlığıdır.
baş sallamakla kavuk eskimez
bir kimsenin suyuna gitmekten, söylediklerine ‘evet, peki’ demekten zarar gelmez.
